Av. Fatih Şamil TAT
- Genel Bakış
§1 Bilindiği üzere Anayasa’da (m. 18); “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.” Hükmünü düzenlenmektedir. Mezkûr hükmün gerekçesinde “Bu fıkra ile aynı zamanda «Angarya yasağı» da getirilmiştir. «Angarya», kişinin emeğinin karşılığını almadan zorla çalıştırılmasıdır.”[1] ifadeleri yer almakta olup “Angarya” ifadesi sözlük anlamında olduğu kadar ağır bir anlamda kullanılmamış “emeğin karşılığının verilmemesi” olarak tanımlanmıştır. Kanun koyucunun iradesinin de bu yönde olması kanaatinde olmakla birlikte kanun koyucunun iradesi bu olmasa dahi bu hükümden bahsi geçen anlamın çıkması/çıkartılmaması yadırganmamalıdır.
§2 Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları m. 27’de ise; “Resmi ya da özel kuruluşlarda bağımlı olarak birlikte çalışan avukatlar, kadro görevleri ne olursa olsun, adalet ve eşitlik ilkelerinden ayrılmamaya ve iş dağıtımı, denetimi ve her türlü iş ilişkilerinde meslek dayanışmasına ve onuruna uymayan davranışlardan kaçınmaya özen göstermekle yükümlüdürler.” hükmü düzenlenmekte, düzenlemede açıkça meslektaşlar arasında “eşitlik, adalet, meslek onuru” vurgusu yapılmaktadır.
§3 Avukatlık Kanunu’nun “Yönetim Kurulunun Görevleri” başlıklı m. 95 hükmünde ise; “Meslekî ödevler hususunda baro mensuplarına yol göstermek ve onlara bilgi vermek ve meslekî görevlerin yapılıp yapılmadığını denetlemek, mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlâllerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak, bu konularda her türlü yasal ve idarî girişimde bulunmak” hükmünü ihtiva etmektedir. Yine Avukatlık Kanunu (Altıncı Kısım, Avukatın Hak ve Ödevleri) m. 34 hükmünde ise; “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü düzenlenmektedir. Son olarak Avukatlık Kanunu (Cezaların Uygulanma Şekli) m. 134 hükmünde ise; “Bu kanunun avukatların hak ve ödevleri ile ilgili altıncı kısmında yazılı esaslara uymıyanlar hakkında ilk defasında en az kınama, tekrarında, davranışın ağırlığına göre, para veya işten çıkarma cezası ve 5 inci maddenin (a) bendinde yazılı bir suçtan kesin olarak hüküm giyme halinde meslekten çıkarma cezası uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.
§4 Tüm bu düzenlemeler ışığında Avukatların birbirleri arasında “meslektaşlarının onurunu zedeleyecek, angarya işlerden” uzak durması; iş dağıtımı, denetimi ve her türlü ilişki de adalet ve eşitlik prensiplerine uygun davranması gerektiği anlaşılmaktadır.
- “Asgari Ücret” İle Avukat Çalıştırılır Mı?
§5 Hiç şüphesiz istihdam edilen Avukat ile işveren Avukat arasında Kurulan ilişki “bir işçi-işveren ilişkisi” olup ilişki içerisinde “asgari” tarifenin uygulanması ise yasalara pekâlâ uygundur. Danıştay 8. Dairesinin 2006/76 E., 2006/4896 K. sayılı kararı ile de (zamanında denenmiş) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen “bağlı avukatın alması gereken asgari ücreti” içeren düzenlemeyi iptal etmiştir.[2] Danıştay her ne kadar kanun hükmünü iptal etmiş olsa da “asgari” düzeyde ücretin Avukatlar için geçerli olması asla düşünülemez. Zira Avukatın yapmış olduğu iş nitelik gerektiren, ölçülmesi güç bir yapıya sahip ve saygın bir iştir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da ifade edildiği üzere “vasıflı işçinin” asgari ücret ile çalıştırılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve işveren tarafından asgari ücret üzerinden yapılan itirazların kabul edilmemesi gerektiği ifade edilmektedir[3]. Yargıtay tarafından geliştirilen bu yorumun istihdam edilen Avukatlar için de uygulanması pekâlâ mümkündür. Diğer yandan Avukatlık mesleğinde “kıdem esasına” göre bir uygulama geliştirmek mümkün değildir. Zira Avukatlık mesleğinde, meslekte kıdemi yüksek bir Avukatın muhatap olduğu davalar bakımından, olmadıkları yönünde kendini geliştirmiş kıdemsiz bir meslektaşın bilgisinin daha değerli olduğu; yine akademik olarak kendisini geliştirmiş bir Avukatın kendisinden daha yüksek bir kıdeme sahip olan bir Avukattan (“uzmanlık” alanında) yetkin olduğu şüphesizdir. Tecrübe ise Avukatlık bakımından ancak “saygınlık” olarak kabul edilebilecek, manevi olarak bir değer atfedilebilecektir. Sonuç itibariyle Avukatlık mesleği, mesleğe girildiği andan itibaren, kıdemine bakılmadan “vasıflı” olarak kabul edilebilecek nitelikte bir iş olduğu açıktır.
- Asgari Ücret ile Çalıştırmak Disiplin Cezası Gerektirir Mi?
§6 Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere “Angarya” yasak bir eylemdir. Kanun koyucu “emeğinin karşılığının verilmemesini” de yasak olarak belirlemiştir. Diğer yandan Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları m. 27’de ifade edilen “eşitlik, adalet, meslek onuru” vurgusu ile Avukatlık Kanunu m. 34 hükmü bir arada değerlendirildiğinde Avukatların “istihdam edilen Avukatlara” angarya yasağına aykırı davranamayacağı da açıktır. Özellikle şu dönemde, Büyükşehirler başta olmak üzere Türkiye şartlarında, ekonomik olarak “olumlu” bir yorum yapılmaktan kaçınıldığı bu evrede Avukatın asgari ücret ile çalıştırılması açıkça angaryadır, Yargıtay uygulamasına da açıkça aykırıdır.[4] Avukatlık Kanunu m. 134 hükmünün Avukatlık Kanunu m. 34 hükmüne (ve devamına) yaptığı atıf ile değerlendirildiğinde ise asgari ücret ile Avukat istihdamının disiplin cezası gerektiren bir hâl olarak düzenlenmesi ve bu hususta uygulamaya geçilmesi gerektiği açıktır.
§6 Açıklanan hususlar belki bir hayal, belki gerçekleştirilmesi güç beyhude bir hedef olabilir.Ancak “hedef bağımlı avukatlık ilişkilerinin tümüyle ortadan kaldırılmasıdır. Ancak bu hedef için gerekli geniş mutabakatı yaratmak bugün için zor gözükmektedir. Bununla birlikte bu tartışmanın bugünden başlatılması gereklidir.”[5]
[1] Yunus Emre Yılmazoğlu ve İsmail Emrah Perdecioğlu, ed., Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Gerekçeli) (Ankara: Anayasa Mahkemesi, 2018). s. 97; madde gerekçesi Danışma Meclisinin kabul ettiği metnin gerekçesi olarak yer almaktadır.
[2] “Güneş GÜRSELER, ‘Ücretli Avukat’”, Erişim 02 Haziran 2025, http://portal.ubap.org.tr/App_Themes/Dergi/2007-71-341.pdf., s. 232
[3] Örnek için; (Hafriyat Kamyonu Şoförü) “Dosya içeriğine göre; davacı hafriyat kamyon şoförü olup, dava dilekçesinde en son ücretinin net 1.350 TL olduğunu iddia etmiştir. Davalı işveren ise davacının ücretinin asgari ücret olduğunu belirterek, asgari ücretten düzenlenen imzalı bordroları sunmuştur. Yapılan emsal ücret araştırmalarına; İTO cevabında taraflar arasındaki anlaşmaya göre ücretin belirleneceğini bildirmiş , Hizmet İş Sendikası ise emsal ücret bildirmemiştir. Hesap raporu sunan bilirkişi taraf iddialarını esas alarak iki seçenekli hesap yapmış, mahkemece asgari ücret üzerinden yapılan hesaba göre hüküm kurulmuştur. Öncelikle yapılan emsal ücret araştırmaları yetersiz olduğu gibi davacı da hafriyat kamyon şoförü olup vasıflı işçi olarak asgari ücret ile çalışması hayatın olağan akışına aykırıdır.” (Yargıtay, 9. Hukuk Dairesi, E. 2014/7282, K. 2015/20460, T. 4.06.2015),
[4] Angarya Yasağına ilişkin değerli bir karşı oy yazısı için; (Yasemin Balcı [GK], B. No: 2014/8881, 25/7/2017, Karşı Oy § 5-6); “Mahkememiz çoğunluğu başvurucuya yüklenen yükümlülüğün, uzmanlık alanıyla ilgili olması, başvurucunun mesleki anlamda yetişmesine katkı yapması ve kendisine aşırı bir külfet yüklememesi nedeniyle zorla çalıştırma ve angarya yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır (§§ 78-79). Başvurucu tarafından gerçekleştirilen otopsilerin bu konuda uzman olan başvurucunun uzmanlık alanıyla ilgili olduğu ve mesleki gelişimine katkı sağladığı tartışmasızdır. Bu anlamda otopsi yapmanın mesleki gelişim bakımından sağladığı avantajların başvurucuya yüklenen külfeti bir ölçüde hafiflettiği söylenebilir. Ancak, bu durum başvurucuya orantısız bir külfet yüklenmediği sonucuna ulaşılabilmesi için yeterli değildir. Başvurucuya yüklenen külfetin orantılı olup olmadığının değerlendirilmesinde, otopsilerin sayısının ve başvurucuya ücret ödenip ödenmediği hususunun da dikkate alınması gerekmektedir. Başvurucu yaklaşık yirmi aylık süre zarfında tek başına veya diğer adli tıp uzmanlarıyla birlikte toplam 104 adet otopsi gerçekleştirmiştir. Nispeten kısa denebilecek bir zaman aralığında bu sayıda otopsinin yapılmış olmasının, sağlanan mesleki avantajların değerini önemli ölçüde azalttığı ve artık otopsiyi, mesleki yarar ve tecrübe elde edilebilecek bir faaliyet olmaktan uzaklaştırarak bedensel ve zihni olarak yorucu bir uğraşıya dönüştürdüğü söylenebilir. Başvurucunun gerçekleştirdiği otopsilerin sayısal anlamda çokluğunun gözden uzak tutulmaması gerekir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Steindel/Almanya kararında, özel muayenehanesinde mesleğini yürüten göz doktoruna acil serviste çalışma zorunluluğu getirilmesinin “zorunlu çalışma” olarak nitelenemeyeceği sonucuna ulaşırken başvurucunun acil servis hizmetinin sadece üç ayda altı gün olmasını da dikkate almıştır (Steindel/Almanya (k.k.), B.No: 29878/07, 14/9/2010).”
[5] “Güneş GÜRSELER, ‘Ücretli Avukat’” s. 233